www.hazretimehdi.com
ana sayfa- site haritası
 
 

 

HZ. İSA'YI NASIL TANIYABİLİRİZ?

Önceki bölümlerde Hz. İsa'nın ölmediğini, Allah'ın katına yükseltildiğini ve yeryüzüne yeniden döneceğini Kuran'dan delillerle açıklamıştık. Tüm bunlardan sonra elbette akla gelen ilk soru "Hz. İsa'nın yeryüzüne tekrar gelişinde kim olduğunun nasıl anlaşılacağı ve onun hangi özelliklerinden tanınabileceği"dir. Bu aşamada başvurabileceğimiz tek kaynak Kuran'dır.

Kuran'ın bir özelliği, içinde geçen kıssalarda ve bazı ayetlerde peygamberlere yönelik olarak çeşitli açıklamalar yapmasıdır. Peygamberlerle ve salih müminlerle ilgili pek çok ortak alameti ayetlerde bulmak mümkündür. Üstelik müminlere ait tüm özellikleri tek tek ayetlerden tespit etmek de imkan dahilindedir. Bununla bağlantılı olarak Hz. İsa'nın üstün iman özellikleri, Kuran'a bakılarak görülebilir. Dolayısıyla Kuran'a uyan samimi müminler onda gördükleri bu üstün özellikleri değerlendirip, onu tanıyabilirler. Ancak bu noktada unutulmamalıdır ki, Hz. İsa'yı tanımak herkes için mümkün olmayabilir. Bu konu ile ilgili Bediüzzaman Said Nursi şunları söylemektedir:

Hz. İsa (A.S) geldiği vakit, herkesin onun İsa olduğunu bilmesi gerekmez. O'nun yakınları ve ileri gelen kişiler, imanın nuru ile onu tanırlar. Yoksa açıkça herkes onu tanımayacaktır. (Mektubat, s. 54)

Yukarıdaki sözünde görüldüğü gibi, Bediüzzaman da Hz. İsa'nın yeryüzüne döndüğü ilk yıllarda ancak yakın çevresinin onu tanıyabileceğini bildirmiştir. Yakınında bulunan bu insanların onu tanımasının ise ancak 'imanın nuru' ile olabileceğini belirtmiştir. Elbette burada 'imanın nuru' ile ne kastedildiğine değinmek gerekir. 'İmanın nuru' Allah'ın varlığına, birliğine inanan ve Kuran'a uyan insanlara Rabbimizin verdiği bir anlayıştır. Müminler Allah'ın verdiği bu anlayışla, olayları çok açık olarak değerlendirebilir, birçok konunun girift noktalarını rahatça kavrayabilirler. Kuran'da bildirildiği gibi müminler, çevrelerindeki herşey üzerinde derin derin düşünen, dolayısıyla olaylardaki incelikleri, detayları gözden kaçırmayan insanlardır. Nitekim bir ayette Allah, samimi kalple iman edip her olayın inceliğini ve derinliğini kavramaya çalışan, gördükleri detaylarda kendilerini Yaratanın büyüklüğünü, gücünü kavrayarak O'ndan korkanlara 'doğruyu yanlıştan ayırma' konusunda anlayış vereceğini bildirmiştir:

Ey iman edenler, Allah'tan korkup-sakınırsanız, size doğruyu yanlıştan ayıran bir nur ve anlayış (furkan) verir, kötülüklerinizi örter ve sizi bağışlar. Allah büyük fazl sahibidir. (Enfal Suresi, 29)

Bu ayet doğrultusunda düşünüldüğünde, Hz. İsa'yı yeryüzüne dönüşünde tanıyıp ona itaat edecek olanların da, Allah'a ve Kuran'a iman eden, her olayı derinlemesine düşünüp kavramaya çalışan insanlar olacağı anlaşılmaktadır. Nitekim Bediüzzaman Said Nursi bir başka sözünde konuya şöyle dikkat çeker:

"Hatta Hazret-i İsa Aleyhisselam'ın nuzulü dahi ve kendisi İsa Aleyhisselam olduğu, nur-u imanın dikkatiyle bilinir; herkes bilemez." (Şualar, s.487)

 

HZ. İSA'YI HANGİ ÖZELLİKLERİYLE TANIYABİLİRİZ?

Yukarıda belirttiğimiz gibi, bu sorunun cevabını bulmak için Kuran'a baktığımızda karşımıza çıkan ilk işaret, ayetlerde anlatılan, peygamberlerin sahip oldukları ortak özellikler olacaktır. Öyleyse birtakım alametlerle kendini belli edip, dikkat çekecek olan Hz. İsa'yı tanımak için Kuran'da bildirilmiş olan bu peygamber özelliklerinin neler olduğunu incelemek gerekmektedir. Elbette peygamberlerle ilgili Kuran'dan çıkarılabilecek yüzlerce alamet vardır. Ancak bu bölümde dışarıdan bakan bir gözle değerlendirebilecek en belirgin özellikler ele alınacaktır.

1. Üstün ahlak özellikleri ile diğer insanlardan ayrılır

Allah'ın seçip gönderdiği her peygamber gibi, Hz. İsa da tüm üstün ahlak özelliklerini üzerinde taşır. Onu diğer insanlardan ayıran en belirgin fark, yaşadığı toplum içinde alışılmadık bir şekilde ortaya çıkan yüksek şahsiyetidir. Öyle ki halk arasında hiç rastlanmayan, insanların alışık olmadığı ve görür görmez etkilenecekleri ahlaki özelliklere sahiptir. Allah'a olan güveni ve imanı ile son derece kararlı, cesaretli, toplumun etkisi altında kalmayan, aksine herkesi etkileyen, güçlü bir insandır. Nitekim tüm peygamberlerin üzerlerinde taşıdıkları bu üstünlük ayetlerde şöyle bildirilmektedir:

Bu, İbrahim'e, kavmine karşı verdiğimiz delilimizdir. Biz, dilediğimizi derecelerle yükseltiriz... Ve ona İshak'ı ve Yakub'u armağan ettik, hepsini hidayete eriştirdik; bundan önce de Nuh'u ve onun soyundan Davud'u, Süleyman'ı, Eyyub'u, Yusuf'u, Musa'yı ve Harun'u hidayete ulaştırdık. Biz, iyilik yapanları işte böyle ödüllendiririz. Zekeriya'yı, Yahya'yı, İsa'yı ve İlyas'ı da (hidayete eriştirdik.) Onların hepsi salihlerdendir. İsmail'i, Elyasa'yı, Yunus'u ve Lut'u da (hidayete eriştirdik). Onların hepsini alemlere üstün kıldık. Babalarından, soylarından ve kardeşlerinden, kimini (bunlara kattık); onları da seçtik ve dosdoğru yola yöneltip-ilettik. Bu, Allah'ın hidayetidir; kullarından dilediğini bununla hidayete erdirir... (Enam Suresi, 83-88)

Allah, peygamberleri diğer insanlara göre üstün özelliklerle yarattığını yukarıdaki ayetlerde açıkça bildirmiştir. Bu konu ile ilgili Kuran'da geçen daha pek çok örnek vardır. Örneğin "...İbrahim (tek başına) bir ümmetti." (Nahl Suresi, 120), "Güç ve basiret sahibi olan kullarımız İbrahim'i, İshak'ı ve Yakub'u..." (Sad Suresi, 45), "Ve gerçekten onlar, Bizim katımızda seçkinlerden ve hayırlı olanlardandır." (Sad Suresi, 47), "... Bizi inanmış kullarından birçoğuna göre üstün kılan Allah'a hamdolsun. dediler." (Neml Suresi, 15) gibi ayetlerde bildirilen ifadeler, peygamberlere verilen üstünlükleri bize bildirmektedir. Hz. İsa da Allah'ın seçkin kıldığı peygamberlerdendir. Bir ayette şöyle buyrulur:

İşte bu elçiler; bir kısmını bir kısmına üstün kıldık. Onlardan, Allah'ın kendileriyle konuştuğu ve derecelerle yükselttiği vardır. Meryem oğlu İsa'ya apaçık belgeler verdik ve O'nu Ruhu'l-Kudüs'le destekledik... (Bakara Suresi, 253)

2. Peygamberlere has yüz ifadesi ile tanınacaktır

Elçilerin üstünlüklerinin gerek bilgice, gerekse vücutça olduğu da Kuran'da bildirilmektedir:

... O (şöyle) demişti: "Doğrusu Allah size onu seçti ve onun bilgi ve bedenî gücünü arttırdı. Allah, kime dilerse mülkünü verir; Allah (rahmeti ve gücü) geniş olandır, bilendir." (Bakara Suresi, 247)

Bilgice, akılca, vücutça, ahlakça üstün kılınmış bir insan olarak Hz. İsa'nın yüzünde peygamberlere has bir ifade olacaktır. Sahip olduğu güçlü Allah korkusunun ve derin imanının nuru, yüzüne yansıyacaktır. Ve peygamberlere has olan nurlu ifade o derece açık olacaktır ki, onu görenler diğer insanlara kıyasla çok üstün bir insanla karşılaştıklarının farkına varacaklardır. Ancak unutmamak gerekir ki, elbette herkes bunu kabul edecek değildir. Kimi insanlar içlerinde duyacakları haset ve kin sebebiyle, bu ahlaki üstünlüğü gözardı edebilirler. İçten içe farkında olsalar da, işlerine gelmediği için anlamazlıktan gelebilirler. Yalnızca imanında samimi olanlar, bu üstünlüğü görüp gereği gibi takdir edebileceklerdir.

Allah, Hz. İsa'nın hem dünyada hem de ahirette "... seçkin, onurlu, saygın ve Allah'a yakın kılınanlardan..." (Al-i İmran Suresi, 45) olduğunu bildirmiştir. Allah'ın ayetinin bir tecellisi olarak tüm peygamberler gibi Hz. İsa da çevresindeki insanlar arasında saygınlığıyla, seçkin ve onurlu oluşuyla tanınacaktır.

3. Hikmet ve hitabet gücü çok yüksektir

Bunlar, kendilerine kitap, hikmet ve peygamberlik verdiklerimizdir... (Enam Suresi, 89)

Allah, çeşitli kavimlere tebliğ yapmaları, onları uyarıp korkutmaları için gönderdiği peygamberlerini hikmet sahibi de kılmıştır. Hikmetli bir anlatım, isabetli konuşmalar, doğruya davet edici ve kötülükten menedici tavırlar, tüm peygamberlerin ortak özellikleridir. Nitekim Kuran'ın daha pek çok ayetinde tek tek peygamberlere verilen hikmete de dikkat çekilir. Örneğin, Hz. Davud için "... ona hikmet ve anlatım çarpıcılığını vermiştik." (Sad Suresi, 20); Hz. Yahya için, "... daha çocuk iken ona hikmet verdik." (Meryem Suresi, 12); Hz. Musa için, "O, erginlik çağına ulaşıp olgunlaşınca, ona bir 'hüküm ve hikmet' ve ilim verdik..." (Kasas Suresi,14); Hz. Lokman için, "Andolsun, Lokman'a "Allah'a şükret" diye hikmet verdik..." (Lokman Suresi, 12); Hz. İbrahim için, "... Doğrusu Biz, İbrahim ailesine Kitabı ve hikmeti verdik..." (Nisa Suresi, 54) diye bildirilmiştir.

Allah'ın bize bildirdiği, "Kime dilerse hikmeti ona verir; şüphesiz kendisine hikmet verilene büyük bir hayır da verilmiştir..." (Bakara Suresi, 269) ayeti gereği, tüm peygamberlerin hikmet verilerek ödüllendirildiğidir.

Hz. İsa'nın Allah'ın bir elçisi olarak hikmetle ödüllendirildiğine ve bunu kendi kavmine de bildirdiğine Kuran'da şöyle dikkat çekilmiştir:

Allah şöyle diyecek: "Ey Meryemoğlu İsa, sana ve annene olan nimetimi hatırla. Ben seni Ruhu'l-Kudüs ile destekledim, beşikte iken de, yetişkin iken de insanlarla konuşuyordun. Sana kitabı, hikmeti, Tevrat'ı ve İncil'i öğrettim... (Maide Suresi, 110)

İsa, açık belgelerle gelince, dedi ki: "Ben size bir hikmetle geldim ve hakkında ihtilafa düştüklerinizin bir kısmını size açıklamak için de. Öyleyse Allah'tan sakının ve bana itaat edin." (Zuhruf Suresi, 63)

Bu ayetler doğrultusunda Kuran'a baktığımızda anladığımız, Hz. İsa'yı tanımak için bir başka işaretin de, onun yapacağı "hikmetli, isabetli ve çok etkili konuşmalar" olacağıdır. Diğer tüm konularda olduğu gibi hikmetli konuşma da, peygamberlere has çok dikkat çekici bir özelliktir. Kuran'ı kendilerine rehber edinmiş olan müminler Hz. İsa'nın konuşmalarının diğer bir ayette de belirtildiği gibi "özü kapsayan bir bilgi" (Kehf Suresi, 91) içerdiğini ve bunun ancak Allah'ın seçtiği elçilere has olduğunu anlarlar. Gösterdiği üstün akıl, yaptığı kusursuz teşhisler, getirdiği çözümler her zaman çok isabetli olup Allah'tan özel olarak verilmiş bir hikmetin en açık alametlerini oluşturacaktır. Böylece üstün şahsiyeti ve aklı açıkça göze çarpacaktır.

4. Çok güvenilirdir

Her elçi gönderildiği topluluğa ilk olarak "Gerçek şu ki, ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim" (Şuara Suresi, 107) ifadesiyle söze başlayarak kendisini tanıtmıştır. Peygamberlerin bu güvenilirlikleri, Allah'ın kitabına, dinine, gönderdiği şeriata tam tamına uymalarından kaynaklanır. Hiçbir durumda doğru yolun, hak dinin sınırlarının dışına çıkmazlar. Yalnızca Allah'ın hoşnutluğunu kazanmak istemelerinden dolayı kimseye boyun eğmezler. Kuran'da hemen hemen tüm peygamberlerin bu özelliklerini ön plana çıkardıklarından bahsedilmektedir. Örneğin, Hz. Musa'nın kendisini kavmine tanıtması Kuran'da şöyle haber verilmektedir:

Andolsun, Biz kendilerinden önce, Firavun'un kavmini de denedik. Onlara kerim bir elçi gelmişti; "Allah'ın kullarını bana teslim edin; gerçekten ben, sizin için güvenilir bir elçiyim" (demişti). (Duhan Suresi, 17-18)

Şüphesiz elçilerin bu önemli özelliklerini kavimleri her zaman takdir edememişlerdir. Hatta çoğu zaman elçilerle ilgili yanlış zanları olmuştur. Çünkü kendi cahiliye sistemlerini terk edip onların davet ettiği hak dine uymak istememişlerdir. Ancak aradan belli bir zaman geçtikten sonra elçilerin en güvenilir insanlar oldukları kavim içinde de kabul görmüştür. Bu konuda örnek olarak Hz. Yusuf'u verebiliriz. Hz. Yusuf, uzun bir süre kavmin içinde zorluklarla denenmiş; önce köle olarak satılmış, sonra bir süre için hapiste kalmıştır. Allah'ın dilediği zaman ise güvenilir bir insan olduğu anlaşılmış, hükümdar tarafından devletin hazinelerinin başına geçirilmiştir:

Hükümdar dedi ki: "Onu bana getirin, onu kendime bağlı kılayım." Onunla konuştuğunda da (şöyle) dedi: "Sen bugün Bizim yanımızda (artık) önemli bir yer sahibisin, güvenilir (bir danışman-yönetici)sin." (Yusuf Suresi, 54)

Kuran'da bildirilen peygamberlerin bu özellikleri kuşkusuz Allah'ın bir elçisi olarak Hz. İsa'da da görülecektir. Hz. İsa dünyaya ikinci gelişinde, Allah'ın değişmez bir kanunu olarak halk arasında güvenilirliği ile dikkat çekecektir. Allah, Hz. Yusuf'a ve diğer tüm elçilerine olduğu gibi, Hz. İsa'ya da yardım edecek ve onun ne kadar emin bir insan olduğunu zamanı geldiğinde insanlara gösterecektir.

5. Allah'ın koruması altındadır

Andolsun, (peygamber olarak) gönderilen kullarımıza (şu) sözümüz geçmiştir: Gerçekten onlar, muhakkak nusret (yardım ve zafer) bulacaklardır. Ve hiç şüphesiz; bizim ordularımız, üstün gelecek olanlar onlardır. (Saffat Suresi, 171-173)

Allah her zaman elçilerini diğer insanlardan üstün kılmıştır. Tarih boyunca gönderilen her peygamber, Allah'ın yardımıyla düşmanlarına karşı üstünlük kazanmış, onların kurdukları tuzaklardan korunmuştur. Aldıkları her karar, uyguladıkları her yöntem hep hayırla ve başarıyla sonuçlanmış, Rabbimiz onları her durumda desteklemiştir.

Dolayısıyla Allah'ın elçisi Hz. İsa'yı bekleyen müminler için yol gösterici bir başka işaret de onun her işinin başarı ile sonuçlanması olacaktır. Öyle ki aldığı her karar, uyguladığı her yöntem kendisi ve etrafındaki müminler için hayırlı sonuç verecektir. Hatta ilk bakışta aksilik gibi görünen olaylar dahi bir süre sonra onların hayrına dönecektir. Ve Hz. İsa'nın aldığı tüm kararların en doğrusu, en akılcısı olduğunu bu olaylar ispat edecektir. Çünkü Allah Kuran'da elçilerinin her ne olursa olsun tüm zorluklara rağmen üstün geleceklerini, onları kesin olarak yardımıyla destekleyeceğini vadetmiştir.

Allah'ın bu vaadiyle Hz. İsa'ya küçük büyük her işte gelen başarı ve bereket hem düşmanlarının, hem de yanındaki inananların dikkatini çekecek kadar açık olacaktır. Düşmanları da, bu durumun olağanüstülüğünü fark edecek ancak bunun Allah'tan gelen bir yardım olduğunu takdir edemeyeceklerdir. Her işinin başarılı olmasına, attığı her adımın doğru olmasına bir anlam veremeyeceklerdir. Çünkü onların amacı, 'kendileri gibi bir beşer' olarak gördükleri bu mübarek insana karşı üstün gelmektir. Ancak "Sonra Biz, elçilerimizi ve iman edenleri böyle kurtarırız; müminleri kurtarmamız Bizim üzerimize bir haktır." (Yunus Suresi, 103) ayetinde de bildirildiği gibi, Allah bu konuda yaptıkları herşeyi sonuçsuz çıkaracak ve elçisine yardım edecektir. Ona kurulan tuzaklar, açılan savaşlar hiçbir zaman başarılı bir sonuca ulaşamayacaktır.

6. Yaptıkları için karşılık beklemez

Tüm elçilerin taşıdığı ortak bir özellik de, yaptıkları hiçbir şey için ücret beklememeleridir. Yaptıkları büyük hizmetler karşılığında bekledikleri tek şey Allah'ın rızasıdır. Çevrelerindeki hiç kimseden bir ücret, bir fayda talep etmezler. Nitekim Kuran'a baktığımızda da, tüm elçilerin bu özelliği üzerlerinde taşıdıklarına ve bunu sözle de dile getirdiklerine şahit oluruz:

Ey kavmim, ben bunun karşılığında sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim ücretim, beni yaratandan başkasına ait değildir. Akıl erdirmeyecek misiniz? (Hud Suresi, 51)

Elçilerin taşıdıkları bu üstün özellik Hz. İsa'da da görülecektir. Allah'ın peygamberi olarak tüm insanları İslam Dinine davet edecektir. Ancak yaptığı şeylerin karşılığında hiçbir maddi çıkar, bir ücret talebi olmayacaktır. Kuran'da bildirilen tüm elçiler gibi yaptığı herşeyin karşılığını Allah'tan bekleyecek ve bu özelliğiyle de gerek yakın çevresinde, gerekse içinde bulunduğu toplumda dikkat çekecektir.

Ancak şu nokta unutulmamalıdır ki, diğer konularda olduğu gibi bu konuda da onu ancak inananlar takdir edebilirler. İçinde bulunduğu toplum Hz. İsa'nın bu özelliğini farketse bile, kimi düşmanları onu engellemek için diğer tüm peygamberlere yapıldığı gibi çeşitli iftiralarda bulunabilir. Bu iftiraların arasında kuşkusuz onun "yaptıkları karşılığında bir çıkar sağlamaya çalıştığı, menfaat gözettiği" gibi suçlamalar da olması muhtemeldir. Ancak Allah her konuda işinin hayırla sonuçlanmasına izin verdiği gibi, bu konuda da inkarcıların iftiralarının asılsızlığını tek tek ortaya çıkarır ve elçisine yardım eder.

7. Müminlere karşı şefkatli ve merhametlidir

Peygamberlerde görülen en önemli özelliklerden biri de "merhamet ve şefkat"tir. Peygamberler her zaman yanlarındaki müminlere karşı çok şefkatli ve merhametli olmuşlar, onların dünyadaki ve ahiretteki durumlarını düzeltmek için çalışmışlardır. Hz. İsa'nın ahlakının en belirgin özelliklerinden biri de müminlere karşı olan bu şefkati ve merhameti olacaktır. Allah, gönderdiği elçilerde çok yoğun olarak görülen bu özelliği Kuran'da şöyle tanıtmıştır:

Andolsun size, içinizden sıkıntıya düşmeniz onun gücüne giden, size pek düşkün, müminlere şefkatli ve esirgeyici olan bir elçi gelmiştir. (Tevbe Suresi, 128)

İşte Hz. İsa da bu ayette belirtildiği gibi çevresindeki müminlere karşı son derece "müşfik ve koruyucu" bir tavır içerisinde olacak ve bu benzersiz samimiyet ve candanlık onun Hz. İsa olduğunun en anlaşılır delillerinden birini oluşturacaktır.

 

Sahte mesihlerin ortaya çıkışı Hz. İsa'nın gelişinin habercisidir

Allah'ın şerefli elçisinin gelişi için hazırlık yapmak isteyen iman sahiplerini gevşekliğe sürüklemek isteyenler olabilir. Bu insanlar çeşitli bahanelerle Hz. İsa için hazırlık yapmayı gereksiz göstermeye çalışabilirler. Bunun için kullanacakları bahanelerden biri de sahte mesihlerin ortaya çıkması olacaktır. Zaman zaman akıl sağlığı yerinde olmayan veya çeşitli çıkarlar peşinde olan kimi insanlar Hz. İsa olduklarını iddia etmişlerdir. Bazı çevrelerse bu cehalet içindeki insanların yaptıklarını kendi menfaatleri için kullanmaya çalışmış, "Hz. İsa gelecek şeklindeki yorumlar, sahte mesihlerin ortaya çıkmasına neden oluyor" şeklinde açıklamalarda bulunmuşlardır. Bu açıklamalarla Hz. İsa'nın yeryüzüne yeniden gelişi için yapılacak hazırlıkları yavaşlatmak ve hatta durdurmak istemişlerdir. Ancak Allah'ın vaat ettiği bu kutlu dönemin gelişini kimse geciktiremeyecektir. Çünkü onlar çok önemli bir gerçeği fark edememektedirler: "Sahte mesihlerin ortaya çıkışı Hz. İsa'nın gelişinin bir alametidir, müjdesidir". İncil'de bu konuyla ilgili birçok açıklama bulunmaktadır:

İsa Zeytinlik Dağı'nda otururken, şakirtleri gelip, bir kenarda ona sordular: "Söyle bize, bu olaylar ne zaman olacak ve senin gelişinin ve dünyanın sonunun belirtisi ne olacak?" İsa onlara şu cevabı verdi: "Sakın, sizi kimse yanıltmasın. Çünkü birçokları benim adımla gelip: Mesih benim, diyeceklerdir ve birçok kimseleri yanıltacaklardır..." (Matta, 24: 3-5)

Eğer o sırada size biri: "İşte Mesih burada, ya da şurada derse, ona inanmayın. Çünkü yalancı Mesihler ve yalancı peygamberler ortaya çıkacak ve mümkün olursa, seçilmiş olanları bile yanıltacak harikalar ve fevkalade şeyler yapacaklardır. İşte size önceden söyleyeyim. (Matta, 24: 15-23)

Hz. İsa'yı gerçek iman sahipleri alametlerinden hemen tanıyacaklardır. Yaptığı her hareket hikmetli ve benzersiz olacak, bu alametlerle diğer insanlardan ayrılacak ve hiçbir ispata gerek duymadan hemen tanınabilecektir. Sahte mesihlerin kendilerini ispata çalışmaları ise onların sahteliklerinin en açık delilidir.

Hz. İsa'nın delilleri yaptıkları olacaktır. O, dinsiz akımları, inkarın ve ahlaksızlığın insanlar arasında yayılması için çaba sarf edenlerin sistemleri çok büyük bir bozguna uğratacaktır. Allah'ın vahyiyle hareket ettiği için inkar edenlerin tuzaklarını bozması, Allah'ın dinini insanlar arasında yayması, küfrün çabalarını etkisiz hale getirmesi onun için çok kolay olacaktır. Mucizeleriyle Allah'ın dininin hak olduğunu ve iman edenlerin mutlaka üstün geleceklerini ispat edecektir. Rabbimiz inananları Kuran'da şöyle müjdeler:

Onlar, Allah'ın nurunu ağızlarıyla söndürmek istiyorlar. Oysa Allah, Kendi nurunu tamamlayıcıdır; kafirler hoş görmese bile. Elçilerini hidayet ve hak din üzere gönderen O'dur. Öyle ki onu (hak din olan İslam'ı) bütün dinlere karşı üstün kılacaktır; müşrikler hoş görmese bile. (Saff Suresi, 8-9)

 

Hz. İsa, Yeryüzünde Hiçbir Akrabası ve Tanıyanı
Olmamasıyla Tanınacaktır

Hz. İsa'yı sahte mesihlerden ayıran en önemli farklılıklardan biri ise dünya üzerinde annesi, babası, herhangi bir akrabası, arkadaşı, tanıyanı olmamasıdır.

Kitabın önceki bölümlerinde de açıkladığımız gibi Hz. İsa Allah'ın "Ol" emriyle babasız olarak dünyaya gelmiştir. Allah, Hz. İsa'nın bu durumunu Kuran'da Hz. Adem'in yaratılışına benzetmekte ve şöyle buyurmaktadır:

Şüphesiz, Allah katında İsa'nın durumu Adem'in durumu gibidir. Onu topraktan yarattı, sonra ona "ol" demesiyle o da hemen oluverdi. (Al-i İmran Suresi, 59)

Ayette de belirtildiği gibi Allah Hz. Adem'e "Ol" demiştir ve Hz. Adem yaratılmıştır. İşte Hz. İsa'nın ilk yaratılışı da Allah'ın "Ol" demesiyle gerçekleşmiştir. Hz. Adem'in anne ve babası yoktur, Hz. İsa'nın ilk dünyaya gelişinde ise sadece annesi Hz. Meryem vardır; fakat yeryüzüne yeniden geleceği ikinci seferde onun annesi de hayatta olmayacaktır. Aradan yüzyıllar geçtikten sonra bilinen hiçbir akrabası olmadan yeryüzünde bulunacaktır.

Kuşkusuz bu sayede Hz. İsa'nın yeryüzüne yeniden gelişinde, onun Hz. İsa olduğundan şüphe edilebilecek bir durum oluşmayacaktır. Sahte mesihlik iddiasında bulunan kimselerin ise yalanları kolayca anlaşılabilecektir. Çünkü tüm çocukluğu insanlar arasında geçmiş, çok sayıda çocukluk resmine sahip, kendisini küçüklüğünden itibaren tanıyan sayısız kişiye sahip bir insanın Hz.İsa olduğunu iddia etmesi son derece mantıksızdır.

 

 
 

ANA SAYFA - SİTE HARİTASI

Yazar Hakkında - Diğer Siteler

Bu sitede yayınlanan tüm materyali, siteyi referans göstermek koşuluyla telif hakkı ödemeksizin kopyalayabilir ve çoğaltabilirsiniz. www.hazretimehdi.com

TÜRKÇE KURAN-I KERİM - BİZE DESTEK OLUN - HADİS KÖŞESİ

 

iddialaracevap.org adnanoktarhaber.com adnanoktarhukuk.com adnanoktargercekleri.com